"Hakemi dövünce adım deliye çıktı"
news_image
Türkiye ve Türk futbol dünyası, “Deliyürek”i ilk kez onunla tanıdı. Rakip hücumları karşılarken, her türlü tehlikeli saldırıya yüreğini, gelen kramponlara başını koyuyordu. Gözünü budaktan esirgemeden oynadığı futbolunu seyredenler adını “Deli Nezihi’ye” çıkardı. Beşiktaş’tan Fenerbahçe’ye tam 12 kulüpte 17 yıl forma giydi. Şimdi Avcılar Deniz Köşkleri Futbol Kulübü’nü, 3. Ligi hedefleyerek yeni sezona hazırlıyor. Gelin hep birlikte, söze girelim, “BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ”nde neler var birlikte görelim.

Fenerbahçe’ye gelişin nasıl oldu?
Fenerbahçe’ye Sakaryaspor’dan geldim. Zaten Fenerbahçe camiasında çok Sakaryalı var. Avusturya’da tatildeyken, Serkan Acar aradı, “Atla gel” dedi. Seyahati yarım bırakıp döndüm. Ama Fenerbahçe beni daha önce de alacaktı. 1974 yılıydı, bir maçta gençliğin verdiği hırsla bir hakemi dövünce adımız deliye çıktı. Bir de maçlarda gözümü budaktan sakınmadığım için adımız tam deli oldu. Maçta polisler beni aldı şortla mahkemeye çıkardılar. Hakim bana baktı baktı ifademi aldı “3 ay hapis, bin lira da ağır para cezası” dedi. Sonra kurtardık. O sırada Fenerbahçe istedi beni ve Semih Bayülken’e getirdiler. “Muhasebeye git sana 4 bin lira verecekler, Erdek Otel’e gidip kalacaksın” dedi. Fakat ben Fenerbahçe camiasının büyüklüğünden resmen korktum. Beşiktaş ve Galatasaray camiaları da büyük ama Fener farklı. Gençlerbirliği’ne gittim. Semih ağabey beni gördüğü zaman güler, “Ulan deli, beni bu futbol dünyasında bir tek sen dolandırdın” derdi.

Fenerbahçe’de hangi antrenörlerle çalıştın?
Yılmaz Yücetürk, Csernai, Veselinoviç. Fenerbahçe’ye geldiğimde 30-31 yaşındaydım. Tahsin Kaya beyin yazıhanesindeyiz. Yılmaz Yücetürk daha lafa girerken “Benim yaşlı futbolcularla işim olmaz, benim idmanlarıma dayanamaz kalp krizinden ölür, başıma da bela olursun” dedi. Hakaret edercesine konuşuyordu. Rıdvan ve Erdi de o yıl gelmişti. “Bak onların test sonuçları Avrupa düzeyinde. Sen bu çalışmaya gelemezsin” diye devam etti. O zaman patladım “Rıdvan ve Erdi’yi çağıracaksın, sabaha kadar koşacağız. Kim yürümeye başlarsa onun mukavelesini ve lisansını yırtacağız tamam mı” dedim, sustu. Kızılcahamam kampında çalışıyoruz. Ben çalışmayı seven adamım koştukça açılıyorum, açıldıkça koşuyorum. Yılmaz hoca gazetecilerin arasından bağırmaya başladı; “Yeter be kardeşim koşma artık. Kalpten gidecek, başımı belaya sokacaksın.”

Şu 4-3’lük Galatasaray maçı
İlk yarı çok kötüydük, oyun olarak dağılıp devreyi 3-0 yenik kapadık. Devre sonlarında Simoviç, Prekazi ve Kovaçeviç, bizimle alay eder gibi röveşatalara ve hareketlere geçince, tribünlerimizi ayağa kalktı ve sanki galipmişimiz gibi yeri göğü inleten tezahürata başladı. Soyunma odasına tüylerimiz diken diken girdik. Veselinoviç, “Çocuklar maçı kaybettik, artık sadece gol için oynayacaksınız. İstersek 5 yiyelim, ama siz de atın. Bu bir gol düellosu olacak. Düelloydu kaybettik deriz. Ama bir önemli nokta var, ilk 5 dakikada 1 gol atarsanız Galatasaray panikler ve çöker. Sizden bu golü istiyorum” dedi. Çıktık ve Aykut 46. dakikada beklenen golü attı. Golle seyircimiz bir volkana döndü, tribünlerde onlar, sahada biz coştuk . Hasan 3 gol daha atınca tarihi maçı 4-3 aldık.

Bahtiyar ile cam tablalara kafa atıyormuşsunuz!
Abartıyorlar. Bursa’da iken havuzun kenarında idik. “Bu soğuk havuza hangi deli atlar” dedik, arkadan da “Sen mi atlarsın ben mi atlarım” diye konuştuk. İkimiz beraber cupp diye atladık, bizi seyredenler ortak bir kararla ikimizin de deli olduğuna hükmetti ve adımız böylece deliye çıktı, hem de tanıklı ve tescilli olarak. Ama seyircinin deli demesi hakikaten benim futbol oynarken tekmelere aldırmaksızın en tehlikeli toplara, ayaklara kafamı sokmamdandır, fedakarlığımı anlatmalarıdır.

Fener taraftarı seni unutmadı.
Aktif futbol hayatında kulübün, formanın aşkını, galibiyetlerin, zaferlerin sevincini, kendini halktan taraftardan soyutlamadan, küçük dağları ben yarattım havalarına girmeden mütevazı olarak kalıp halkla birlikte yaşıyor ve paylaşıyorsan, sahalardan çekildikten sonra o sevgiyi ve ilgiyi görüyorsun. Sevgiler hiç azalmıyor. Ama aksini yaparsan, verilen selamlar dudak kenarından verilen selamlardır. Halk ilgisini de sevgisini de keser senden. Halktan hiçbir zaman kopmayacaksın, halk kendinden olanı sever ve tapar!

Şimdiki futbolcular?
Bir transferle sadece kendilerini ve ailelerini değil, yakın akrabalarını bile kurtaracak büyük paralar alıyorlar. Bu nedenle çok daha profesyonelce düşünmeye başladılar. Ama profesyonelliği hala anlayamayanlar, hazmedemeyenler ve altında ezilenler de var. Bunlar kayıp giderler. Hiçbir zaman camiadan, taraftarından kopmasınlar. Formasını sahada kan yerine teriyle ıslatsın, o formanın onurunu düşünerek, ekmek yediği seyirciye saygı ve sevgi duyarak oynasın. Kendilerini halkın üstünde, dışında değil içinde görsünler. Unutmasınlar ki, biz halkla varız. Onların paralarıyla biz paralar kazandık, onların tezahüratlarıyla moral kazandık, zaferlere ulaştık.

Kendine benzettiğin biri var mı?
Bülent Korkmaz. Toplara, rakiplerine ölümüne giriyor. Futbolunu olgunlaştırdı. Sahada tilki gibi tehlike nereden geliyorsa, kramponlarını, kafasını, gözünü sokuyor. Yıllanmış şaraplardan daha güzel, Bülent çok rahat 3 sezon daha çıkartır, gerisi ona kalmış. Profesyonelliği tam özümlemiş bir futbolcu. Kaptanı buradan öpüyorum.

Sence ideal futbolcu kimdir?
Profesyonelliği tam özümsemiş, gücünü, enerjisini forması ve camiası için son damlasına kadar sahada harcayan, kulübüne saygılı ve sevgisini gerçekten gösteren, taraftarının üzülmesini gerçekten istemeyen oyuncu ideal futbolcudur.

Kaynak: Fanatik



superFB mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
  • sfbyorum baloncuk_sol 0
Mobil


///