Fenerbahçe Beko yıldızı Nando de Colo, 'Giants without Basket' ile röportaj yaptı ve Türkiye, çocukluk anıları ve Fransız-İspanyol kökenli ailesi hakkında konuştu.

Nando de Colo, sporcuların en insani tarafını keşfetmeyi amaçlayan 'Giants without Basket' programının on birinci konuğu oldu. Gazeteci Elena Cascales bu kez Instagram'da, konuk olarak Nando de Colo'yu ağırladı.

De Colo, Türkiye'de oynamakla ilgili şunları söyledi:

"Burada hayat yeterince kolay. Şehir değiştirmenin en zor yanı, hıza ayak uydurmak oluyor ve ben beş yıldır Moskova'daydım. İstanbul'da, şehrin Asya yakasındayız ve burada Avrupa bölgesinden daha fazla alan var. Trafik sıkışıklığında iki veya üç saate kadar hapsolmanıza rağmen, Boğaz'ın ortasında ve sahile yakın olması ile oldukça güzel bir şehir."

Kariyerinde hangi maçta en çok odaklı ve ısınmış olduğunu düşündüğüyle ilgili ise, De Colo şu açıklamaları yaptı:

"İki maçı söyleyebilirim: biri bu sezon, 39 sayı attığım Baskonia maçı, diğeri ise CSKA Moskova'dayken 11/11 isabetle oynadığım Unicaja Malaga maçı. Bence tünelin sonunda ışık var ve bu koronavirüs bittiğinde yapacağım ilk şey basketbol oynamak olacak, çünkü oynama şansımız olduğunda hepimiz mutlu olacağız."

"BASKETBOLCU OLMASAYDIM, FUTBOLCU OLABİLİRDİM"

De Colo, oynamak için ilham aldığı birkaç ismi ise şu şekilde verdi:

"Belçikalı olan ve ben Valencia'dayken orada olan Ann Wauters, sonra Scottie Pippen, Diana Taurasi. Bir oyuncunun sevdiğim bir özelliğini alarak, kendime adapte edip edemeyeceğime bakarım ve eğer olamzsa, başka bir özelliğe bakarım. Ebeveynlerim ve kız kardeşlerim de geçmişte oynamışlardı, eşim de (Verónica Compañ) oynamıştı."

Eğer basketbol oynamamış olsaydı, başka hangi sporu yapabileceğiyle ilgili ise, De Colo'nun açıklamaları şöyleydi:

"Eğer basketbol oyuncusu olmasaydım, bir futbolcu olabilirdim. Basketbolla başladım, ama jiu-jitsu da yapmıştım ve iki yıl futbolla birlikte yürütmüştüm. Ama birini seçmek zorundaydım."