Şansal Büyüka'dan flaş yorumlar

Fenerbahçeli Emre’nin yaşı 40’a dayandı. Sezon sonunda futbolu bırakıyor. Adamın; parası, şöhreti, kariyeri, her şeyi var. Bu saatten sonra şöhretine katacağı en ufak bir şey yok. Emre, bu kadar “tok” olmasına rağmen, halen futbola “aç...” Hırsı, isyanı, öfkesi, çabası, uğraşı bunu çok açık gösteriyor. “Tok adam” bu kadar “aç” davranırken, daha yolun başında sayılan futbola, şöhrete, paraya ve kariyere “aç” insanlar, yani takımın diğer oyuncuları, “tok” Emre’nin açlığını gösteremiyorlar. Ne kadar yeteneğiniz olursa olsun, işinize saygınız, hırsınız, öfkeniz, isyanınız yoksa kaybolup gidersiniz.Şöhreti, parayı, kariyeri bulamadan, her şeye aç, kaybolup gidersiniz.

TFF yabancı sınırında azaltmaya gideceğine, alt yapıdan gelen oyuncuların kadrolarda çoğaltılmasına gitse daha iyi olurdu. TFF değişen talimatlarda “Yeni sezonda 21 kişilik kadroda alt yapıdan en az bir futbolcu olacak” zorunluluğunu getirdi. Keşke bu ifadeyi “İlk on bir” için kullansaydı. Bizim kulüpler 21 kişilik maç kadrosuna altyapıdan yasak savmak için bir oyuncu alırlar, ama oynatmazlar.

Geçen iki yılın acı tecrübesi, bu yıl için Başakşehir’e ders olacaktır. Gerçi iyi oynamıyorlar, mükemmel bir savunma yapısıyla ayakta kalıyorlar. Özellikle son Denizli maçı... Kötü oynadılar, yürüyerek oynadılar, kalite farkıyla kazandılar.Başakşehir kalan 3 maçından ilk ikisini bu hafta Konya ile deplasmanda, bir sonraki hafta kendi sahasında Kayserispor ile oynayacak. Canının derdine düşen iki takımla... Son haftayı Kasımpaşa deplasmanında tamamlayacak.Okan Buruk hoca bizim yürüyerek dediğimiz oyuna, “Sabırlı oyun... Kalan maçlarımızda böyle oynayacağız” dedi. Elbette hocanın bir bildiği vardır...

Başakşehir eğer şampiyon olmak, boy veren başaklardan hasat almak istiyorsa kalan üç maçında rakiplerini, gerekirse hakemleri ve VAR’ı da YOK’u da, her türlü koşulları da yenmek zorunda... Önü henüz tuzaklarla dolu...Başaklar ilk defa bu kadar fazla boy verdi. Belki 3 hafta, belki daha da az... Hasata hazır... Başakşehir buna rağmen, hasatı yapamaz, ürünü toplayamaz, şampiyon olamazsa, bu sevdadan vazgeçsin.Ama bu saatten sonra ne ayaz, ne kuraklık olacağını sanıyorum. Başakşehir ürünü nihayet toplayacak gibi görünüyor.

Zaten Başakşehir ile arandaki fark 4 puan... Son haftalarda kendi sahanda böyle puanlar kaybedersen, nasıl şampiyon olursun? Kader maçlarından birisi, hırsın yok, hevesin yok, isteğin yok, coşkun yok. Ne oldu sana... Kendi düşen ağlamaz. Trabzonspor, yarışta geriye düşüşte sorumlu arayacağına, özellikle bu iki maçın çok sıkı bir özeleştirisini yapmalı... Futbol bu, daha her şey bitmedi. Ama Trabzonspor’un ayağına kadar, kapısına kadar gelen kısmeti teptiği kesin... Bundan sonrası mucize...

Türk futbolunun topla en barışık, en hünerli oyuncusu İrfan Can Kahveci, Avrupa’ya transfer olmak istediğini belirtti, ancak kendini henüz yeterli bulmadığını söyledi.İrfan Can’ın eksiğini görebilmesi ve kabul etmesi çok iyi... En azından gidermesi için büyük şans... Topla mükemmel ilişkisi olan İrfan Can’ın günümüzün futbolunda daha fazla mücadeleye, daha fazla tempoya ve daha hızlı oynamaya ihtiyacı var.Türkiye’de olur ama Avrupa başka türlü olmaz.

Beşiktaş üç-beş hafta öncesine kadar dükkanı kapamış, kepenkleri indirmişti. Ancak son haftalarda kazanması, zirveyi zorlayanların dökülmeye başlaması Beşiktaş’ı bir anda Şampiyonlar Ligi için en iddialı takımlardan biri konumuna getirdi. Ayrıca Beşiktaş geri dörtlüsünün arkasına kaçırdığı toplar ve adamlar büyük eksiği ve riski olarak görünürken, hücum iştahı, hızlı oyunu, temposu aynen devam ediyor.

Ben böyle hocayı ayakta alkışlarım. Sözlerim Erol Bulut için... Galatasaray’a 4 gol atıyor, maçtan sonra çıkıp diyor ki; “4 gol seyirciyi yanıltmasın. Mutluyuz ama iyi oynamadık.” Galatasaray’a 4 gol atacaksın, sonra çıkıp bunları sıralayacaksın. Her babayiğidin harcı değil... Helal olsun Erol Bulut’a...

Galatasaray karşısında kusursuz oynuyorsun, tartışmasız bir galibiyet alıyorsun. Üç gün sonra kendi sahanda 9 eksikli Antalya karşısında hayati iki puan kaybediyorsun... Üstelik iki golün de penaltıdan... Birinci penaltı, VAR’dan yaratma... Bu iki gol dışında koca maçta direkten dönen bir topun, Boffin’in kurtardığı bir pozisyonun var. Oysa Antalya’nın gol mesafesinden çok tehlikeli 4 şutu var. Çoğu, kaleci Uğurcan’ın becerisi ile önlenen... Eee, kendi sahanda bir önceki maçta da Ankaragücü ile berabere kalıp iki puan kaybetmiştin... Sahanda son 2 maç, 2 beraberlik, kayıp 4 puan...

İnanılmaz... İ-na-nıl-maz... Süper Lig’de neler oluyor böyle... Düşme bölgesini ilgilendiren maçları mutlaka izlemelisiniz. Rize-Kayseri maçından sonra bu defa Gazişehir-Konya maçı ile sarsıldık. Konya erken bir dakikada öne geçti, 88. dakikaya kadar önde götürdü. 88’de bir penaltı, ardından hemen bir dakika sonra Furkan’ın şutunda kendi oyuncusu Alper’e çarpıp ağlarla buluşan top... Konya “Kazandım” derken, iki dakika içinde yediği iki golle şok oldu. Üçüncü gole bakmayın, zaten dakika 99 olmuştu ve kaleci Ertuğrul da dahil, Konyaspor ailece Gaziantep ceza alanı çevresindeydi. Futbolda bir dakika bile ne kadar önemli, son dakikaya kadar maça asılmak ne kadar değerli... Bunu bir daha çok açık, çok çarpıcı biçimde gördük.

Yakın tarihte böyle bir maç izlemedim. Ç.Rize-Kayseri maçı, futbolda akla-hayale gelmeyecek her şeyin olabileceğini bize gösterdi. Hemen belirteyim, maç boyu Kayseri daha iyi oynadı. Son 20 dakikada da çok ağır bir kararla Campanharo’nun atılması sonucu kalan bölümü bir eksik tamamladı. Buna rağmen bitime 4 dakika kala penaltı golüyle öne geçti.Sanki Rizespor için her şey bitiyor gibiydi. Uzatma dakikaları başladı... Rize, inanılması güç şekilde bir dakika içinde iki gol atıp maçı 3-2 kazandı. Üstelik beraberlik golü topun Garmash’a çarpması sonucu tesadüfen geldi. Santra yapıldı, bir atak, bir duran top daha, Fernandes’in Rizespor’u hayata döndüren altın kafası geldi. Abartısız bir dakikada iki gol... Gol atacaksın, santra yapılacak, topu yeniden kapacaksın, atağa kalkacaksın, duran top kazanacaksın, yeni bir gol daha atacaksın. Bunların hepsi abartısız bir dakika içinde oldu. Atan, yiyen, izleyen herkes resmen “şok”a uğradı.